2 gündür Kobe'deydim. Kobe, 1995 yılında bir deprem sonucunda ağzı yüzü dağılan, hafiften İzmir'i andıran bir şehir. Tabii İzmir'den daha küçük ve sanayi çok daha çılgın bir boyutta ama benzetmek gerekirse illa, İzmir diyorum.
Kobe'nin iki tane ünlü şeyi var -ki zaten o yüzden sadece 2 gün ayırdım buraya. Bir tanesi marinası, diğeri de eti. "Kobe Beef" adındaki ünlü ve pahalı etin anavatanı burası. Ne var ki Kobe Beef, burada da çok pahalı! Eğer hakkıyla bir porsiyon Kobe Beef yemek istiyorsanız, yaklaşık 450TL'yi gözden çıkartmanız gerekiyor. Bu pahalı mekanlarda hem en kaliteli eti yiyorsunuz, hem de masada size bu eti özenle kesip pişiren bir aşçı da eşlik ediyor.
Marina ise şöyle bir yer:
Şu kulenin tepesine elbette çıktım. Çok bir numarası yok. Sağdaki amorf kafes sistem de müze. Önde de deniz var. Deniz pek güzel değildi, ayrıca burası marina değil, bildiğin limandı bence. Mesela bazı fotoğraflar koyacağım Facebook'a, orada sanayinin arasında sıkışmış bir dönme dolap göreceksiniz. "Harborland" diye eğlence mekanı yapmışlar ama sağda solda kocaman vinçler var, tankerler yanaşmış falan... Tam kendini bulamamış o liman, ben söyleyeyim.
Şu öndeki gezi teknesinin de İtalyanca bir adı vardı ama unuttum. Birkaç tane böyle gemi var size deniz turu hizmeti veren; dilerseniz onlara katılabiliyorsunuz. Ben katılmadım.
Kobe'nin başka da bir olayı yokmuş aslına bakarsanız. Kuzeyde Roko mu, Rokoko mu, bir dağlar var yemyeşil ama pek aksiyon yoktu oralarda. Onsen'ler varmış birkaç tane ama bana da artık onsen'den, sento'dan biraz fenalık geldi. (Şunları diyeceğimi hiç düşünmezdim :D)
Kobe'dir, Nara'dır, bunun gibi küçük yerleri gezmenin de süper bir yolunu keşfettim: Bisiklet!
Günlük 10TL'ye kiralıyorsunuz bisikleti, sonra ver elini tüm görülmesi gereken yerler... Bisiklet olayı çok yaygın olduğu için "Nereye park ederim?" "Kaldırımdan gitsem kafama odunla vururlar mı?" "Oraya bisikletle giriş yoktur kesin..." gibi kaygılarınız da olmuyor. Türkiye'de misal o bisikleti zaten park ettiğinizde öyle ya da böyle çalarlar, o ayrı ama bizde alışıldık bir durum olmadığı için de gerçekten ne yapacağınızı bilemezsiniz.
Burada ise bisikletle en dar kaldırımlarda bile gidebiliyorsunuz, bisikleti yasak olmayan bin tane yere koyabiliyorsunuz, kilitlemeseniz bile gözünüz arkada kalmıyor... Sırada Hiroshima var mesela, orada da artık olayım bisiklettir.
Şimdi ne kaldı, 15-17 Mayıs arası Hiroshima, ardından 18-21 Mayıs Osaka'ya geri dönüş (Birkaç yer kalmıştı, onları da göreyim.), 22-24 Mayıs Okinawa, 26-29'u da Tokyo. Ve böylece macera bitmiş oluyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder